UMUTSUZLUK KANITLARI / Timuçin Levent

  • Paylaş:
post-title

Timuçin Levent

UMUTSUZLUK KANITLARI 

Kısık sesle ifade edebiliyorum umudu. Sesimin yükseğinden korkuyorum, irkiliyorum kulağıma giden yüksek sesten, korkuyorum umudu dile getirirken. Gençken böyle değildi. Gençken yüksek sesle şarkılar söylemekten, umut etmekten, sürprizlerden hoşlanırdık. Bir sürprizi, jesti kalmadı hayatın. “Net olmak gerek” demişti Seyhan Abi. Artık çok netim ve yaşamıyoruz. Aslında bir hayat uydurulabilseydi Fransa’nın güneyinde bir adada ya da Yunanistan’da yine bir adada bir hayat uydurulabilseydim, yeni bir hayat kazanabilseydik devletten, milletten ve şarki adaletten. O zaman gerçekten yüksek sesle şarkılar, marşlar söyleyip umut edebilirdim. O kadar boğucu bir sesle söylüyor ki Melody Gardot eski bir şansonu, Jacques Brel şansonunu… Telaffuzum yeterli değil fakat “La Chanson” diye başlıyor şanson.

Bir soylu günü özlüyorum, bir erdemli günü özlüyorum o boğuk, o yumru dolu seste. Bu bile bir umut sayılmaz mı? Bu bir umuttur. Aslında çok kızıyorum umut edenlere; “Umut fabrikasısınız” diyorum onlara. Çok eskiden oradan, o semtten otomobille geçip giden bir çocuk Arnavutköy’de bağırmış. Demiş ki “Umut büyük, ben değil”. Bir tok sesli devrimci derviş de cevap vermiş, o kadar kendinden emin ve umutsuz hâlde: “Sen büyüksün çocuk, umut değil”. Acaba şimdi neredeler, hangi kentte içlerinde kalan çocukluğu saklıyorlar. Doğru, neredeler? Hangi yarımküreye gittiler, dünyanın neresine? Bir kıyı kasabasında mı? Oğlak dönencesinde mi, yengeç dönencesinde mi, kutuplarda mı saklanıyorlar? İçlerinde hâlâ umut var mıdır? Kimisi güneşin üstüne gitti. Onun içinde hâlâ dünyaya dair bir umut var mı? Yaşamaya, yaşatmaya, var etmeye, üremeye, sevişmeye, sevmeye dair bir umut var mı bilmiyorum. Galiba güneşin üstünde işler, güneşin altındakinden daha güzel işliyor. Fakat onu da keşfedeli insan bizimkinin “üst akıl” dedikleri emperyal istasyonlar, onu da keşfedeli orada da umut tükenmeye başladı. Ne istiyorlar; krater bir dünya mı? Ne istiyorlar; güneşin üstünden ne istiyorlar? Umudun her yerde tükenmesi sadece kendileri için yaşayan insan tipinin doğması, kendi türünün diyorum çünkü zannediyorum jartiyer ve kadın külotu giyiyorlar. Onlar için umut biraz borderline, çizginin ötesinde. Bize de çöplerini dökerek umut etmeye devam ediyorlar televizyonları karşısında. Kendilerine ayırdıkları saatlerde bir aile pozuna giriyorlar. Bir aile pozuna giriyorlar çünkü toplumların onları sevmesi gerekiyor. İşte bu da onların geleceğe dair planlar yapması için bir umut. Çark böyle işliyor. Bizim içinse, “Umut fakirin ekmeği” dedikleri içinse burada bu istasyonda, bu coğrafyada, İstanbul’un Anadolu yakasında, Acıbadem’de, İstanbul’un başka bir yerinde ya da Anadolu’da. Fakir için umut hep aynı: Yüzünü gülümseten kalbinin inanmadığı bir hile.

Evet, fakir bu hileyle kandırılıyor. Dünyanın her yerinde fakir umut hilesiyle kandırılır. Bir pamuk parçası ya da bir kâğıt parçası-banknotu peşinden koşar insan. Onların çok olması için umut eder durur. Çok olur, umutsuzluğa düşer. İhtiyarlar ve ölür. Kimisi onu kahraman ilan eder, kimisi mezarına tükürür. Kimisi derinlerden onun ne denli düzenbaz olduğunu bilir. Onun emperyalistlerin dalkavuğu olduğunu bilir. O bir dalkavuktur. Büyük kürsülere sadece “Boynumuz kıldan ince” der. Küçük kürsüleri yönetmek için de büyük kürsülerden aldığı azarları onlara iade eder.

Anadolu’da, Meşrûtiyet Kıraathanesi’nde televizyon karşısında onu izleyen, “Yine yapacaksa o yapacak” der. Parasından konuşurlar. “Çaylar beyler” der ocakçı. Çay içecek paraları yoktur. Onun bunun parasından konuşurlar. Onların bunların umudundan… Onun bunun aşk hayatından... Onun bunun seks hayatından... Onların umudu da budur; bir çeşit dedikodu. Hayat böyle akıp gider Anadolu’da. Ve korkularıyla çürümüş bir toplum oluşur. Sözüm ona toplumu mühendise ettiklerini söylerler. Çarkların işleyişinin yasasını bildikleri için bu iş böyle yapılır numarası çekerler aslında bu işten hiç çakmazlar. Yalan söyleme yetisine sahip olan ve biraz da irikıyım olan ve biraz da midesi geniş olan ve biraz da hitabeti Allah’tan yana olan, Allah’ı da bir havaalanı olarak kullanan, peygamberleri de uçaklar olarak kullanan, halkı at arabası olarak kullanan bu işi götürür. İşi umut satmaktır. Politikacının işi umut satmaktır. Dünyanın her yerinde şu tarihte aynı çağı yaşadığımız insanların ortak kanısı bu. Genel kanı şu ki artık dünyada yaşamanın bir anlamı kalmadı. Artık dünyada umut etmenin bir yolu yok. Umutsuzluğun getirdiği o soylu erdem duygusu da yok; onu da satın aldılar. Sana çöp atacaklar; umutsuzluğun getirdiği erdem duygusunu senden alacaklar. Bunu nasıl mı yapacaklar? Anneler bilirler; anneler umut edenin cebindeki parayı çalmanın bir formülünü bulurlar. Anneler, o yalancı anneler, üvey anneler senin umudunu çalan, seni umutsuzluğa itip umutsuzluğun erdemini de çalan, Allah’ın verdiği huzuru çalan yegâne güçlerdir. Yegâne güç olma yolundadırlar anneler; Tanrı’yı bile zincire vurur o üvey anneler. O üvey anneler ölünce yerine başka üvey anneler gelir. İşler böyle yürür, silsile böyle sürer.

Sen umut et fakirim; umut fakirin ekmeği! Sen Allah’tan rızık dile; onu da kontrol altına alır üvey anneler. Duanı çalar. Sana her şeyi yaptırırlar; bir bakmışsın ki kötü bir adam olmuşsun. Bir bakmışsın ki daha iyi. Bir bakmışsın ki şarjörüne kurşun dolduruyorsun, bir bakmışsın ki bayrak nutukları atıyorsun. Ya o erdemli yoksullar ölürse… Dünyada ağaçlar, dünyada kuşlar, dünyada karıncalar, dünyada böcekler, kurtlar, filler, maymunlar… Ya evrim geçirmemiş balıklar, evrim geçirmiş balıklar, denizkızları, melekler… Ne yapar periler, ne yapar iyi ruhlar? Onlar da ağlar. Hep birlikte umutsuzluğa ağlar onlar. Bir umudun mu var? Annen cebindeki parayı çalacak. Bir fikrin mi var? Annen onu satın alacak. Âşık mı oldun? Üvey annen o kızı öldürecek.

Umut yaşamın kaynağı; o kaynağı satın alan yaşayacak. O kaynağı üretecek yürekler çürüyüp toprak olacak. Ben umutsuzum; biliyorum, bu erdemi de çalacak hırsızlar.

Biliyorum…

 

 

Resimler
E-Bülten

Bültenimize abone olun ve en yeni güncellemelerimizi doğrudan gelen kutunuza alın.

Yorum Bırakın