Enver Topaloğlu
HEP ŞİİR
HAİKU: ŞİİRİN ŞİMŞEĞİ
Daha önce Gazete Duvar’daki bir yazımızda (17 Mart 2018) haikuyu “göz kırpmanın şiiri” olarak tanımlamıştık. “Haiku: Şiirin Şimşeği” derken yeni bir tanımlama yapıyor değiliz. Düşüncemiz, önceki adlandırmamızdan çıkan anlama genişlik ve derinlik kazandırmak. Neticede şimşeği de gökyüzünde gerçekleşen bir göz kırpma hadisesi sayabiliriz.
“Haiku: Göz Kırpmanın Şiiri” başlıklı yazımızda haikunun modern Türkçe şiirdeki tarihsel serüvenine değinmiştik. O yazının girişinden bir bölümü hatırlatmak amacıyla aktarmak istiyoruz: Haiku Japon kültüründe doğup gelişmiş geleneksel bir şiir türüdür. Biçimsel ve içerik bakımından bazı koşulları vardır. Genellikle biçimsel olarak üç dize ve on yedi hece koşulu söz konusudur. İçerik yönündense bakıştan, mevsimlerden ve duygulanımdan söz eden bir üçgen oluşturmayı gerektirir. Aynı zamanda kısa, yalın ve öz bir anlatıma dayanır. Duygunun ve düşüncenin göz kırpma anı olarak da tanımlanabilir. Haiku, yazanı olduğu kadar aslında okuyanı da şair yapan bir şiirdir diyebiliriz. Ya da okuyanla tamamlanan bir şiir…
Şiiri oluşturan üç dize okuyanla yazanı birleştirir. Özellikle günümüz için şiirde yazanla okuyanı duyguda, düşüncede, duyarlılıkta buluşturup ortak durumuna getiren başlı başına bir türün varlığı önemli bir değerdir. Şairin aktardığını okurun tamamlaması her şeyden önce şiir için genişleme ve derinleşme olanağı sağlar. Aynı zamanda duygusal ve düşünsel eğitim de söz konusudur. Şiir için yaşamdan yana, etik ve estetik yeni duyarlılıklar oluşturmayı gerçekleştirmesinden daha önemli ne olabilir ki…
Haiku şiir yalnızca on yedi hece, üç dizeden oluşan ve mucize yaratan bir dil şimşeği değildir. Haiku, aynı zamanda sessizliğin, suskunluğun, boşluğun da katılarak kısalığın ve yalınlığın ne büyük bir etkileme gücü olduğunu gösterir. Birtakım geleneksel, biçimsel ve içerikle ilgili koşulları olmasına karşın tema, izlek yönünden modern insanın varlığıyla, varoluşuyla ilgili sorunları ve çağın yarattığı çelişkileri, çatışkıları yansıtması bakımından da dikkat çekicidir. Modern çağda Japon dilinden ve kültüründen başka dillere doğru yayılmaya başladığında haikuda bazı değişiklikler gerçekleşir. Geleneksel kalıplarında birtakım esnemeler söz konusu olur. Ancak özü büyük ölçüde korunur.
Haiku şiirde duygu, düşünce, duyarlılık ve dil zamanın en küçük birimi olan anla, ortamla ve oluşla ilgilidir. Haiku için görmenin, duymanın ve anlamlandırmanın şimşek ışığında yazılan şiiridir de diyebiliriz. O nedenle de her zaman sözü güncel ve evrenseldir. Modern Türkçede ne zaman başladığı tartışılsa da genel görüş haiku şiirin ilk şairinin Orhan Veli olduğu yönündedir. Modern Türkçe şiirin Garip dalgasıyla yeni arayışlara girdiği dönemde bu keşif son derece önemlidir aslında. Orhan Veli’nin Kikaku’nun şiirlerini Fransızcadan Türkçeye çevirdiği sırada Uzakdoğu’nun bu şiir türüyle karşılaştığı söylenebilir. Orhan Veli’nin bu karşılaşmada Japonların haiku adı verilen şiirinden etkilendiği görülür. Öyle ki “Gemliğe doğru” diye başlayan şiiri modern Türkçe şiirin ilk haikusu olarak kaydedilir tarihe. O şiiri anımsayalım:
Gemliğe doğru
Denizi göreceksin
Sakın şaşırma
Orhan Veli’den sonra modern Türkçe şiirin ustalarından Behçet Necatigil, İlhan Berk, Ahmet Oktay gibi şairler de haiku yazmışlardır.
Girişinden bir bölümünü hatırlattığımız yazıda, haikunun doksanlı yıllarda hızla yayılmaya başladığının altını çizerek türe olan ilginin arttığına dikkat çekmiştik. Yazıda, o yıllarda haikuya ilgi duyan yeni kuşak şairler arasında Kadir Aydemir’in adı da geçiyordu.
Aydemir’in ilk kitabı “Sessizliğin Bekçisi” haikulardan oluşuyordu. Kadir Aydemir, yirmi yıl sonra, “Otların Kalbi” (Yitik Ülke yayınları) adlı yeni bir haiku kitabıyla okurların karşısında. Onun iki haiku kitabı arasında geçen yirmi yıllık sürede üç şiir kitabının yanı sıra üç de öykü kitabının yayımlandığını kaydedelim. Aydemir’in bir ara, ömrü kısa olsa da etkisi kısa sayılmayacak haiku dergisi(!) de hazırlayıp dağıttığını hatırlatalım.
“Otların Kalbi”nde elli adet haiku bulunuyor. Ayrıca, kitabın sonunda Kadir Aydemir’in haiku üzerine düşüncelerine yer verdiği bir de metin yer alıyor. Haikulara, kitabın tasarımını da yapan Savaş Çekiç’in desenleri eşlik ediyor. Aydemir, elli altı sayfadan oluşan “Otların Kalbi”ni arkadaşı Aydın İleri’nin anısına ithaf etmiş. Kitap Japonyalı haiku şairi Matsuo Başo’dan bir şiirle başlıyor. Şiiri Türkçeye Coşkun Yerli çevirmiş. Başo’nun şiirinin iki bölümünü aktarmak istiyoruz:
Kuru otlardan
hüzün dolu bir türkü:
cırcırböceği.
Issız yoldan geçen
dosta sesleniyorum.
Kitabın ithafının, şairin yakın arkadaşının anısına olduğu düşünüldüğünde bu dizelerin kitap için ne anlama geldiği daha bir açıklık kazanıyor. Şair “ıssız yoldan geçen dostuna” seslenmenin şiirli yolunu bulmuş ve oradan yürüyor.
Sözü şiirle kesmenin vakti geldi. “Otların Kalbi”nin ilk haikusunu okuyalım:
Bekledim biri anlatsın
Şu sümüklüböceğe
Yanlış yöne gittiğini
Kadir Aydemir, yukarıdaki haikuda dile getirdiği gibi yapıyor. Doğada neler olup bitiyor. Merak ve sabırla izliyor. Bekliyor ki biri olup bitenleri anlatsın. Kimsenin anlatmadığına kanaat getirerek kendisi üstleniyor bu sorumluluğu. Bir haiku daha okuyalım:
Böğürtlen işte
Otların da
Kalbi var
Haiku şairi gözlemci, betimleyici, dahası ayrıntıcıdır. Verileri doğaya karşı değil, doğanın dostu olarak; doğadan sapmadan, uzaklaşmadan dile aktarır. Doğayı “lisanslı, ehliyetli bir uzman yazıcı” olarak değil de daha çok meraklı bir amatör olarak aktarabildiğinde haiku olarak şiirleştirme gücünü yakalayabilir.
Kitabın tadına doyulmayan haikularından birini daha aktaralım:
Yağmur –
torprağın kendine
yazdığı mektup
Haiku şiir için, şairi şair eden kuyumculuğa benzer bir işçilik olmazsa olmazdır. Dil işçiliği biçimde ölçülülük, biçemde nezaket, zarafet, duyarlılık, farkındalılık olarak gösterir kendini.
Modern Türkçe şiirde bunun farkına varıp haikunun rahleitedrisatından geçen birçok şair vardır. Hepsini tek tek yazmaya kalkışsak ve şiirlerinden örnek verecek olsak sayfalar boyu sürer yazı. Meraklısı için haiku şiiri ele aldığımız ilk yazımızda, bu konuya biraz daha ayrıntılı biçimde değindiğimizi belirtmek isteriz. (haiku göz kırpmanın şiiri)
“Otların Kalbi”nde Aydemir, bir yandan “ıssız yoldan geçen dostuna seslenirken” bir yandan da otların arasından geçerek doğanın kalbine doğru bir yolculuğa çıkıyor. Öyle ki kitapta, okur olarak siz de haikudan haikuya geçerken farkında olmadan doğanın ıssızlığında uygarlığın bıktırıcı, bezdirici yaşam biçiminden uzaklaşıp gidiyorsunuz. Bir haiku daha okuyalım:
Kırılan dal bilir
Geriye dönmek
Diye bir şey yok
Hiç bitmesin tadında üçlüklerden oluşan “Otların Kalbi”nin sonundaki yazısında Kadir Aydemir, haiku yazmanın çok kolay göründüğünü, ama aslında zor bir şiir tekniği olduğunu belirterek şöyle devam ediyor: “Şaşırtmaca, mevsimin belli edilişi, her sözcüğün şiirin içine sinmeyişi gibi birçok özel ayrıntısı vardır. Her üç dizelik şiir haiku olmaz. Uzun bir ön çalışma istiyor ona giden yol. Ve üç dizelik bir şiircik için aylarca düşündüğümü bilirim. Bu, bendeki ‘kolay beğeniyi’ yok eden sihirli bir formüle dönüştü zamanla. Sabır ve disiplin şair için çok önemli iki silahmış, öğrendim. Haiku benzersiz bir vizördür.” İlgilenenler elbette yazının tamamını okuyacaklardır.
Haikunun birçok özelliğinin yanı sıra insanın doğada aslında hiçbir üstünlüğünün olmadığını gösteren bir ayna oluşu da son derece önemlidir. İnsanın herhangi bir biçimde üstün varlık değil, doğadaki varlıklardan biri olduğu gerçeğine tutulan ayna da diyebiliriz haiku için. Haikunun, dilin, üç dizelik bir şiirle yüzlerce yıldır doğaya boyun eğdirmeye çalışan insanın iktidarını bir fiskede yıkmak gibi önemli bir gücünün olabileceğini de kanıtladığını söylemek mümkün.
“Otların Kalbi” için haikuyu taklit eden bir tanımlamayla şöyle desek yeridir: Bu kitap bir sunu. Kayıp bir dosta sunu; doğaya geri dönmenin, ota, çiçeğe, böceğe karışmanın şiirlerinden oluşan bir sunu. Şairin kayıp dostunu haikulardan oluşan bir şiire dönüştürdüğü sunu.
Arkadaşlığın, sevginin, vefanın önemli bir değer olduğuna işaret eden niteliğiyle de modern Türkçe şiir kitaplığında, yakın dönemin şiirleri rafında, Gökçenur Ç.’nin “Doğanın Ölümü” adlı kitabının yanına konulacak bir kitap.
Yalnızca haiku sevenlerin, hatta şiir sevenlerin de değil, okumayı seven herkesin dikkatine…
E-Bülten
Bültenimize abone olun ve en yeni güncellemelerimizi doğrudan gelen kutunuza alın.

Yorum Bırakın