Nilüfer Perihan Kurtoğlu
RONİ ARAN İLE GRUBU FUNGİSTANBUL VE YARATTIKLARI YENİ MÜZİK ALETİ PENTAR ÜZERİNE
Doğayla dost bir dünya mümkün
Grubu Fungistanbul ile, atıklardan yaptıkları enstrümanlarla müzik yapan Roni Aran, yarattığı yepyeni enstrümanı ‘Pentar’ı ve yeni projelerini Son İnsan’a anlattı.
Öncelikle, biraz kendinizden bahseder misiniz?
Kendimi bildim bileli müzikle ve enstrümanlarla uğraşmaktayım. 6-7 yaşından beri özellikle telli enstrümanlar çalıyorum. Müziğe mandolin ile başladım sonrasında bağlama, ud, gitar, bas gitar, tanbur … diye devam etti. Ailemde de herkes enstrüman çalıyordu. Şimdilerde ise bazılarını kendim yaptığım daha ilginç enstrümanlarla haşır neşirim.
Eğitiminiz de bu alanda sanırım?
Geçmişte enstrüman yapım bölümü ve müzik öğretmenliği gibi üniversite bölümlerinde okudum. Ayrıca son yirmi beş yıldır aranjörlük yapıyorum. Birçok kişinin şarkılarını ve albümlerini yaptım. Film ve reklam müzikleri yaptım. Her ne kadar aranje anlamında birçok çalışmayı severek yapsam da gönlümde hep kendi projelerime odaklanmak vardı ve öyle de yaptım.
Bir ödüllü filminiz ve kitabınız da var?
Bir doğa araştırmacısı ve tutkunu olarak toplayıcılıkla alakalı olarak Adnan Faruk Turan ile beraber uzun metraj bir belgesel film yaptım: Toplayıcılar Bingöl. Şu sıralar gösterimde olan film bazı ödüller aldı. Çocukluğumdan beri yabani bitki meyve ve mantar toplardım. Yıllar sonra ise mantar araştırmalarımdan yola çıkarak 2017 yılında 113 türden oluşan “Türkiye florasındaki başlıca mantarlar” isimli bir kitap yazdım ve bu kitap Sevim Şahin arkadaşımla birlikte düzenlediğimiz büyük bir mantar festivalinin kitabı olarak Orman Genel Müdürlüğü tarafından basıldı. 2014 yılında doğa ile ilgili fikirlerimi müziklerimle birleştirerek “Fungistanbul” projesinin fikrini ortaya çıkardım ve Herman Artuç ile beraber projeyi hayata geçirdik. O dönemde birlikte çalıştığımız başka iki arkadaşımız daha vardı.
Yeni bir enstrüman doğuyor
Pentar adlı bir enstrümanı müziğe kazandırdınız. Pentar'ın doğum hikayesini anlatır mısınız?
Yıllardır bazı yeni enstrüman denemelerim oldu. Bir de var olan enstrümanları alışılagelmişin dışında kullanmayı denedim. Sanırım sürekli bir arayıştayım, bu arayışın neticesinde tamamen bana özel bir enstrüman tasarladım. Bu enstrümanı Lüthiye Serdal Dağ ile hayata geçirdik. Yapımı yaklaşık iki yıl süren enstrümana Latince dilinde beş anlamına gelen "Penta" ve Farsçada tel anlamına gelen “Tar” kelimelerinin birleşimi ile "Pentar" adını koydum. Anlamı, beş telli saz.
Pentarın özelliklerinden biraz daha bahseder misiniz?
Elektrik gitar gibi manyetik temelli bir enstrüman olan pentarda beş tel var, akort sistemi tam beşli aralıklarla gitmekte ve gövde formu olan çınar, akçaağaç yaprağı beş boğumdan oluşuyor. Sazın klavyesinin yaklaşık yarısı perdeli ve gövdeye doğru olan kısmı ise perdesiz. Bir analog gitar pedal sistemim var ve onunla çok güzel uyum sağladılar. Bunun dışında 4.5 oktavlık geniş bir ses aralığı var ve doğu müziği diye tabir edilen müziklerin bir kısmında yer alan komalı, yeni tabiriyle mikrotonal seslere de sahip. Kısacası Pentar’ı birçok ihtiyacıma hitap etmesi için tasarladım. Yani hemen hemen temel makamların-dizilerin hepsini neredeyse her tondan ve kapo kullanmadan çalabilmek mümkün.
Grup arkadaşlarınızla birlikte çöplerden yaptığınız ve inanılmaz güzel tınılar elde ettiğiniz enstrümanlarınız var ve modacı eşiniz Ruken de yine geri dönüşüm eseri kostümler hazırlıyor. Bu proje nasıl doğdu? Doğa, tüketim ve müzik ilişkisine nasıl baktığınızı anlatır mısın?
2015 te grup olarak “Phenology” adlı bir albüm tasarladık. bazı konserler verdik. Albümde doğa ile ilgili bestelerim oldu. Ressamlar müziklerimiz için tablolar yaptılar. Yani multi disipliner bir proje oluşturmaya çalıştık. 2019 yılında benim önerimle plastik mankenlerden perküsyon yaptık. Sonrasında lüthiye İmam Karadoğan’ın katkısıyla bidon saz enstrümanını yaptım. O zamanlar birlikte çalıştığımız İlker İsabetli arkadaşımız da elindeki bas gitarı bırakıp şişe ile bize eşlik etti ve atık malzemelerden ilk şarkımızı yapmış olduk. Bestesini ve aranjesini yaptığım “Trash Oriental 1“ isimli bu şarkı hem yerli hem de yabancı basının dikkatini çekti. Biz de Fungistanbul projesi için radikal bir kararla normal enstrümanlarımızı bırakarak atıklardan enstrümanlarla müzik yapmaya başladık. Proje gittikçe daha anlam kazanmaya başladı ve deyim yerindeyse biz işimizi gücümüzü bırakıp buna odaklandık. Grubumuzun basçısı Serhat ile beraber atık malzemeler topladık. Tencere bas, bidon bas yaptık. Öncesinde de perküsyonlar çalan Herman ile onun için atık bidon, pimaş borular vb malzemelerden çeşitli ritim aletleri yaptık. 2022 yılında “Trash Oriental-Çer-Çöp Havası” isimli tamamen atıktan enstrümanlarla bir albüm yaptık. Yurt içinde ve dışında konserler verdik ve workshoplar yaptık.
Mantara övgü
Grubunuzun adı da doğadan geliyor, Fungi...
Grubumuzun ismi “Fungi” yani mantar alemi ve “İstanbul” kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır. Bu isimle hem mantar gibi çoğalmamıza hem de mantarın doğadaki en önemli rolü olan dönüşüme bir atıfta bulunmak istedik. Geçmişte olduğu gibi doğayla dost ve uyum içinde yaşanabilecek bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Buradan hareketle tüketim alışkanlıklarını değiştirmemiz yani daha az tüketmeli ve çılgınca eskiyeni atıp yenisini alma fikrinden vazgeçmemi, fosil yakıtlarını bir şekilde terk etmemiz ve sahip olduklarımızı atmadan yeni bir şeylere dönüştürmemiz gerekmekte. Yani geri dönüşüm, ileri dönüşüm fikirlerini uygulamamız bu anlamda önemli. Biz bu fikirle çıktığımız yolculukta çoğunlukla çocuklarla workshoplar yapıyoruz.
Müziğin hayatındaki yerini ve repertuarını anlatır mısın? Ve lütfen varsa önümüzdeki günlere dair yeni projeleri..
Vaktimi şu anki fikrime göre üç projeye ayırmak niyetindeyim. Birincisi Fungistanbul projesini daha da geliştirmek ve büyütmek, ikincisi Pentar enstrümanım ile farklı projelerde yer almak ve bazen düet şeklinde bazen ise solo olarak şarkılar, besteler yapmak ve konserler vermek, üçüncü olarak da doğadaki mantar, tüketilen otlar, bitkilerin tıbbi olarak kullanımı ve geçmişten günümüze bu kültürün aktarımını konu alan “Toplayıcılar Bingöl” serisi belgesel filmimizin yeni bölümlerini farklı bölgelerde çekmek.