
Volkan Kahyalar
TENTEN'E BİR DE BÖYLE BAKIN

Ten Ten’i herkes bilir. 1928 yılından beri hem de. Çocukluğumuzun kahramanıdır o. Ama insan büyüdükçe o kahramanların neden ortaya çıkarıldığını öğrenmek istiyor şüphesiz. Mesela Amerikan propagandasının bir numaralı televizyon yıldızı sayılabilecek, “bireyselliği ve kahramanlığı” büyük bir iştahla savunan Süpermen’in ilk çiziminden çok kısa zaman sonra Sovyetler Birliği’nde de ortaya çıktığını şaşkınlıkla öğreniyor. Hem de sağ değil sol yumruğuyla uçtuğunu öğrenince de daha beter bir şaşkınlık yaşıyor. Hele bir de yaratıcılarının karakterin Amerikan bayrağını gösterebilmesi için elinden geleni artlarına koymadığını öğrenince çocukluk hepten bitiyor. Yahut Şirinler’in aslında anarşist ruhlu bir çizer tarafından çizildiğini öğrenince de şaşırıyor insan.

Geçen gün her zaman gittiğim Kadıköy’ün ara sokaklarından birinde bulunan bir çizgi romancıya uğrayıp, birkaç çizgi roman aldım. Tam hesabı ödeyeceğim anda kasanın önündeki Ten Ten Sovyetler’de kitabı dikkatimi çekti. Alfa Yayınları'dan geçmiş yıllarda çıkmış olan bu çizgi roman diğerlerinden farklıydı; Siyah Beyaz’dı. Hemen onu da aldım tabi. Eve kendimi atar atmaz da okumaya başladım. İşte o andan itibaren hayallerim tek tek yıkılmaya başladı.
Tenten, yaratıcısı gibi Belçika'nın başkentinde yaşamaktaydı. Eser ilk olarak 1927 yılında Le Vingtième Siècle (Yirminci Yüzyıl) isimli gazetenin çocuk eki olan Le Petit Vingtième’de çıktı. Söz konusu gazete, Muhafazakâr Katolik görüşü benimsemiş Georges Helleputte, Joseph d’Ursel ve Belçika Başbakanı Charles de Broqueville'in kardeşi Athanase de Broqueville tarafından kurulmuştu. Nazilerin Belçika’yı işgaline kadar gazete yaşamaya devam etti.
Siyah beyaz olmasıyla birlikte tek renksiz Ten Ten çizgi romanı olan “Ten Ten Sovyetler’de” kitabı çalışmakta olduğu dergi yönetimi tarafından sipariş edildi ve Sovyetler Birliği karşıtı olması istendi. Bu “sipariş” bakışa rağmen işe koyulan Hergé, o sırada Avrupa'da pek bilinmeyen bir ülke olan Sovyetler Birliği için elindeki sınırlı kaynakları kullandı. Başlıca kaynak olarak 1928 yılında Belçika'nın Moskova elçisi olan ve 1891 – 1926 yıllarında Moskova’da yaşamış olan Joseph Douillet tarafından yazılan Moscou sans Voiles (Gizemin Ardındaki Moskova) kitabından faydalandı. Ancak bu eser beklenildiği üzere komünist sistemin açlık, yoksulluk ve terörden başka bir şey getirmediğine dair yüzeysel ve yanlı bir eser oldu.

Bu ilk maceraya göre Ten Ten, Sovyet devletinin silah zoruyla insanlara oy verdirirken, fabrikaların da sadece yabancı ziyaretçileri kandırmak için yapılan boş kabuklar olduğunu görüyor. Ayrıca, Sovyetlerin gençlere yalnızca, eğer kendilerine komünist derlerse ekmek verdiğini, buğday eksikliği yüzünden de Moskova bölgesinin açlık çektiğini keşfediyor. Bu macerada hasattın çoğu propagandanın hedefleri nedeniyle ithal edilmekte. Böylece komünist liderin yakındaki çiftlikleri talan etmeyi planlamakta olduğunu da öğrenir. Birkaç çiftçiyi gelen askerlere karşı uyarır, fakat tekrar yakalanmaktan kurtulamaz. Karlı topraklarda kaçarken, Stalin, Lenin ve Trotsky'nin Rus insanlardan çaldığı gizli hazineye takılır (içinde bol buğday da bulunmaktadır). Bu bilgiyi öğrenince Berlin üzerinden ülkesine döner ve Sovyet ajanlarla bir kez daha karşılaşır. Brüksel'e döndüğünde, onu kendinden geçmiş bir kalabalık coşkuyla karşılar.
Daha sonraki çizgi dizilerinde Ten Ten, anti emperyalist ve ırkçı söylemlerden kaçınmaya çalıştı ancak, Hergé yine patronlar ile karşılaştı. Öyle ki Almanya’nın Belçika’yı işgali sonrasında siyasete karışmak istemeyen çizer, Ten Ten’i de siyasetten uzaklaştırmış ve onun yerine uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi konularda yoğunlaştırmıştı. Japonya – Çin savaşında Çin’de olan Ten Ten, Japonya’nın Çin’de ne işinin olduğunu sordu. Ayrıca büyük şirketlerin hemen hemen her olayın altından çıktığına dikkat çekti. Sovyetler’den sonraki ikinci eserini Amerika üzerine yapmak isteyen Hergé, yine patronları tarafından engellendi. Siyahi insanların ya beyaz olarak değiştirilmesi yahut etnik unsurlarının belli olmaması için sayının değiştirilmesini yine patronlar istemişti. Yaşanan tüm bu süreçler Ten Ten’in yaşamının sürekli ideolojik olarak değişmesine sebebiyet verdi. Siyaset karikatüre bile karışıyordu. Kadın, Yahudi, Müslüman konularında sürekli ataerkil ve ırkçı görüşler mevcuttu. Yahut mevcut olmak zorunda kalıyordu. Bu noktada spekülasyonlar mevcuttu. Spekülasyon demişken, ırkçılığı ile tanınan Sovyetler Birliği'ne karşı savaşta ön saftaki askerlerden olan, Reksizmi kuran ve sonra Waffen-SS'e katılan Belçikalı SS-Standartenführer ve politikacı olan Léon Joseph Marie Ignace Degrelle (15 Haziran 1906 - 31 Mart 1994), ölümünden kısa süre önce, Ten Ten’in aslında kendisinden ilham alınarak yaratıldığını beyan ederek spekülasyon yaratmıştı.

Avrupa’da 200 Milyon kopya kitap satmış hayali bir kahraman olan Ten Ten’in üzerinden prim yapmaya çalışmak ilginç bir şey olsa gerek.
Doğru, Ten Ten’i artık eskisi gibi sevemeyeceğim. Ancak şunu iyi biliyorum, onun sayesinde çizgi romanlarda bile siyaset olduğunu bir kez daha gördüm. Teşekkürler Tenten!